2008/03/20

İddialı mıyız?

Bir arkadaşım vardı hani "zoru yaparım, imkansız zaman alır" aforizmasını damarlarına olabildiğince çekenlerden. Şöyle derdi hep "karşımda olabilecek en iyi basketçi olsun yine de kazanacağıma iddaya girer ve oynardım". Boyu uzun olduğu ya da çok iyi basket oynadığı için bunu söylemiyordu. Hayatta ne olursa olsun hep kazanacağına güvendiğinden böyle söylüyordu. Kendine göre çok haklıydı ve her alanda iddialı olmak ona çok şey kazandıracaktı. Çünkü o bir işletme mezunuydu. Çünkü başarıya giden yol iddialı olmaktı.
İnsan iddialı olduğu şeylerde başarısız olduğunda en iyi ihtimale biraz üzülüyor, genelde ise gurur yapıyor ya da kaybetmeyi kabullenemiyor.

Bu bir "mutluluk riski" gibi kazanırsan mutlu kaybedersen mutsuz oluyorsun.
Peki mesele riske girebilmek mi, yoksa riskin kayıplarına hazırlıklı olmamak mı?
Her davranışımız bir "ön seçimin" ürünü. Bir işi yapmak ya da yapmamak, bir durumu değiştirmek ya da değiştirmemek hep bir seçim gerektiriyor. Seçimler aslında bizim gizli iddialarımız. Sonuçlarına ne kadar hazırız?

Hiç yorum yok: